Yükleniyor...


Web sitesine ekleyin Meta bilgi

Tavla çevrimiçi ve ücretsiz

Oyunun arkasındaki hikaye

Tavla — dünyanın en eski masa oyunlarından biridir ve tarihi birkaç bin yıl öncesine uzanır. Bu oyunda kuralların sadeliği ile stratejik olanakların derinliği şaşırtıcı bir şekilde birleşir; bu sayede oyun yüzyıllar boyunca varlığını sürdürmüş ve dünyanın birçok ülkesinde popüler hale gelmiştir. Tavla, zar atışlarından kaynaklanan şans unsuru ile hesaplama ve taktiksel düşünme gerektiren ustalık arasındaki nadir denge sayesinde diğer mantık oyunlarından ayrılır. Bu nedenle, oyun birçok kültürde — antik Pers saraylarından modern kafelere kadar — özel bir yer edinmiş ve en zarif, entelektüel eğlence biçimlerinden biri olarak kabul edilmiştir.

Tavla’nın tarihi

Oyunun en eski kökenleri

Arkeolojik kanıtlar, Tavla’nın atalarının çok eski çağlarda var olduğunu göstermektedir. İran’da (Antik Pers) yaklaşık beş bin yıllık oyun setleri — oyuklara sahip tahtalar ve zarlar — bulunmuştur; bunlar Jiroft arkeolojik kültürüne aittir. Oyunun olası ilk örneklerinden biri, MÖ 2600 yılı civarında Mezopotamya’da oynanan Royal Game of Ur (Ur’un Kraliyet Oyunu) olarak kabul edilir. Tıpkı Tavla gibi bu oyun da taşlar ve zarlar kullanılarak oynanan bir şans ve beceri yarışmasıydı.

Antik çağ kaynakları, taşlarla oynanan stratejik bir oyun olan Roma oyunu Latrunculi’den ve daha sonraki Bizans oyunu Tabula’dan bahseder. Tabula, her oyuncu için 24 hücreli bir tahta ve 15 taş içeriyordu. O dönemde bile oyunun amacı, taşları tahtada mümkün olduğunca hızlı hareket ettirip rakipten önce tahtadan çıkarmaktı — bu ilke, modern Tavla’ya oldukça yakındır.

Tavla’nın yaratılışıyla ilgili Pers efsanesi

Modern Tavla’ya en yakın oyun, Sasani İmparatorluğu döneminde (MS III–VI. yüzyıllar) Pers’te ortaya çıktı. Oyunun Farsça adı — Nard (نرد) — «Cesur Ardeşir’in oyunu» anlamına gelen Nardshir kelimesinin kısaltmasıdır. Efsaneye göre, oyun vezir Buzurgmehr (بزرگمهر) tarafından Şah I. Hüsrev Enûşirvân’ın (خسرو انوشیروان) sarayında icat edilmiştir. Rivayete göre Buzurgmehr, Pers’in entelektüel üstünlüğünü göstermek için Hint satrancına karşılık olarak yeni bir oyun yaratmıştır.

Fars şairi Firdevsî’nin (فردوسی) destansı eseri «Şehnâme»de (شاهنامه) bu efsane canlı bir şekilde anlatılır ve oyunun doğuşu bilge vezirin ismiyle ilişkilendirilir. Her ne kadar belirli bir mucit hakkında tarihsel kanıt bulunmasa da, efsane oyunun Pers kökenini ve Pers kraliyet saraylarındaki önemini göstermektedir.

Oyunun Doğu’da yayılması ve uzun ile kısa Tavla’nın ortaya çıkışı

Pers’ten yayılan Tavla, Orta Doğu, Orta Asya ve ötesine hızla yayıldı. VII–VIII. yüzyıllarda Arap kaynaklarında «taht-e-nard» adıyla anılmaktadır. Sicilya’ya kadar ulaşan Arap etkisi sayesinde oyun, Kuzey Afrika ve İber Yarımadası’na yayıldı. Oyunun Avrupa’ya ilk kez X. yüzyılda Tables (— «tahta oyunları») adıyla geldiği düşünülmektedir.

Oyun Çin’de de biliniyordu: tarihsel kaynaklar, Tavla’ya benzeyen shuang-lu (雙陸) adlı bir oyundan bahseder. Rivayete göre bu oyun Batı Hindistan’da icat edilmiş ve Wei Hanedanı (MS 220–265) döneminde Çin’e getirilmiştir. V.–VI. yüzyıllara gelindiğinde shuang-lu yaygın bir eğlence haline gelmiştir. Japonya’da benzer bir oyun olan sugoroku (双六) o kadar popüler olmuştur ki, İmparatoriçe Jitō (持統天皇) 689 yılında halkın aşırı kumar tutkusu nedeniyle oyunu yasaklamıştır. Bu örnekler, Orta Çağ’da Tavla’nın birçok yerel varyanta ve isme sahip olduğunu göstermektedir.

Orta Çağ Avrupa’sında Tavla

Avrupa’da Tavla’ya benzeyen oyunlar Tables adıyla biliniyordu. Oyunun ilk yazılı kaydı 1025 yılına ait Anglo-Sakson el yazması Codex Exoniensis’te bulunur; orada şöyle yazar: «İki adam oturur ve Tables oynar...». XI. yüzyılda benzer oyunlar Fransa’da Trictrac adıyla ortaya çıkmış ve kısa sürede aristokrasi ve kumarbazlar arasında popüler hale gelmiştir.

Fransa Kralı IX. Louis (Louis IX) 1254 yılında, Tables da dahil olmak üzere kumar oyunlarını yasaklayan bir ferman yayımladı. Yasaklara rağmen oyun yayılmaya devam etti: Almanya’daki ilk kayıtlar XII. yüzyıla, İzlanda’daki ise XIII. yüzyıla aittir. İspanya Kralı X. Alfonso (Alfonso X de Castilla), 1283 yılında ünlü eseri «Libro de los Juegos»ta (Oyunlar Kitabı) Tables (Todas Tablas) oyununa bir bölüm ayırarak kurallarını ayrıntılı biçimde açıklamıştır.

XVI. yüzyıla gelindiğinde zarla oynanan masa oyunları Avrupa genelinde günlük hayatın bir parçası haline gelmişti. Ancak ortak kurallar yoktu: her ülke ve bölge kendi varyantına sahipti. Fransa’da Trictrac, İtalya’da Tavole Reale, İspanya’da Tablas Reales ve Almanya’da Puff oynanıyordu. İngiltere’de uzun süre Tables adı kullanılmaya devam etti ve ancak XVII. yüzyılın başlarında «Backgammon» kelimesi ortaya çıktı. Bu terimin kökeni tam olarak bilinmemektedir: bir görüşe göre, kelime eski İngilizce back («geri») ve gamen («oyun») kelimelerinden gelir, oyunun özünü — taşların eve geri dönüşünü — yansıtır; diğerine göre ise Galce bach («küçük») ve cammaun («savaş») kelimelerinden türemiştir. Böylece terim, taşların vurulabildiği «kısa» Tavla türünü tanımlamak için yaygınlaşmıştır.

Uzun ve kısa Tavla’nın ortaya çıkışı

Orta Çağ Rusya’sında ve komşu ülkelerde oyun, Farsça adı olan Nard ile biliniyordu. Kafkasya ve Orta Asya üzerinden Tavla, XVII. yüzyıldan itibaren «nardii» adıyla bilindiği Gürcistan’a, daha sonra Kalmuklar ve Volga çevresindeki diğer halklara ulaştı. Rusya ve eski SSCB ülkelerinde Tavla XX. yüzyılda yaygınlaştı ve özellikle şehir meydanlarında ve tatil beldelerinde oynanan geleneksel bir masa oyunu haline geldi. Zamanla iki ana varyant ortaya çıktı: uzun Tavla ve kısa Tavla.

Uzun Tavla, antik Pers oyunu Nard’a yakın olan eski bir versiyondur. Uzun Tavla’da tüm taşlar aynı noktadan («baş») başlar ve her iki oyuncu için de aynı yönde ilerler; vurulan taşlar tahtadan çıkarılmaz — tek taşla kapatılan bir nokta rakibe kapalı hale gelir. Bu varyant Doğu’da ve eski Sovyet ülkelerinde popülerdir ve genellikle klasik Tavla olarak kabul edilir.

Kısa Tavla ise Batı versiyonudur. Bu oyunda taşlar tahtaya dağılmış şekilde yerleştirilir, oyuncular zıt yönlerde ilerler ve taşlar «vurularak» ortadaki bara (tahtanın ortasındaki çubuk) konulabilir. Kısa Tavla XVI. yüzyıldan itibaren Avrupa’da yayılmış, XVII–XVIII. yüzyıllarda ise Amerika’da tanınmıştır. Her iki versiyonun da ortak bir temeli vardır, ancak farklı taktiksel yönleri vurgularlar ve tarih boyunca paralel olarak gelişmişlerdir.

Yeni Çağ’da oyunun gelişimi

XVII. yüzyılda İngiltere’de Tables oyunu değişime uğrayarak neredeyse tamamen kısa Tavla’ya dönüştü. «Backgammon» terimi ilk kez 1635 yılında kaydedilmiştir. İngiliz oyuncular yeni varyantı, daha ciddi kabul edilen eski versiyon Irish’ten (İrlanda Tavlası) ayırıyordu, ancak zamanla kısa Tavla öncekini gölgede bıraktı. 1743 yılında Londra’da oyunun kurallarını ve stratejilerini açıklayan ilk ayrıntılı eser — Edmond Hoyle’un «A Short Treatise on the Game of Back-Gammon» (1753, «Tavla Üzerine Kısa Bir İnceleme») — yayımlandı. Bu kitap, o dönemin kısa Tavla kurallarını resmileştirdi. İlginçtir ki, XVIII. yüzyılda oyun, kilisenin uzun süredir kumarı kınamasına rağmen din adamları arasında bile popüler hale geldi.

XIX. yüzyıla gelindiğinde kısa Tavla kuralları neredeyse modern hâlini almıştı. Yüzyılın ortalarına doğru, vurulan taşların bara (orta çubuk) konulması yaygın hale geldi ve oyundaki galibiyet bir, iki veya üç puan değerinde olabiliyordu: basit galibiyet — oyuncu tüm taşlarını ilk çıkaran olduğunda; gammon — kazanan tüm taşlarını çıkarır, kaybeden hiçbirini çıkaramazsa iki kat galibiyet; ve backgammon — kazanan tüm taşlarını çıkarır, kaybedenin hiçbir taşı çıkarılamaz ve en az bir taşı bar’da veya kazananın evinde kalırsa üç kat galibiyet. Bu puanlama sistemi, modern kısa Tavla kurallarının temelini oluşturmuştur.

En son değişiklikler — katlama zarı ve ilginin yeniden canlanması

20. yüzyılın en büyük yeniliği, katlama zarının ortaya çıkışıydı. 1920’lerde New York’taki oyun kulüplerinde, üzerinde 2, 4, 8, 16, 32 ve 64 sayıları bulunan özel bir Doubling Cube icat edildi. Bu zar, oyuncuların oyun sırasında bahisleri artırmasına olanak tanıyordu. Katlama zarı oyuna risk değerlendirmesi unsuru ekleyerek oyunu daha karmaşık hale getirdi: Artık oyuncu sadece taşları ustalıkla hareket ettirmekle kalmıyor, aynı zamanda kazanma olasılığına göre doğru anda bahsi ikiye katlamayı önermeyi de bilmek zorundaydı.

Katlama zarının ortaya çıkışıyla birlikte Tavla, yeni bir düzeyde entelektüel ve heyecan verici bir oyuna dönüştü ve bu da elitler arasında popülerliğini artırdı. 1960’larda oyuna olan ilgi Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da büyük bir yükseliş yaşadı. Bu canlanmada önemli bir rol oynayan kişi, Amerika’ya yerleşmiş Rus aristokratlarının soyundan gelen Prens Alexis Obolensky — «modern Tavla’nın babası» olarak tanınıyordu. 1963 yılında Uluslararası Tavla Derneği’ni kurdu, resmi birleşik kuralları geliştirdi ve ilk büyük turnuvaları organize etti. 1964’te New York’ta çok sayıda ünlünün katıldığı uluslararası bir turnuva düzenlendi ve 1967’de Las Vegas’ta ilk Tavla Dünya Şampiyonası yapıldı.

Oyun hızla moda haline geldi: Tavla, özel kulüplerde, üniversitelerde ve sosyal etkinliklerde oynanıyordu. Büyük şirketlerin sponsorluğunda turnuvalar düzenlendi, tanınmış şampiyonlar ve strateji kitaplarının yazarları ortaya çıktı ve bu durum Tavla’nın entelektüel ve prestijli bir eğlence biçimi olarak statüsünü pekiştirdi.

20. yüzyılın sonuna gelindiğinde Tavla, birçok ülkede popülerliğini korumaya devam etti. Doğu Akdeniz’in bazı ülkelerinde Tavla hâlâ ulusal bir oyun olarak kabul edilir: Yunanistan, Türkiye, Lübnan, Kıbrıs ve İsrail’de halk kültürüne derinlemesine kök salmıştır. Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri’nde ulusal Tavla federasyonları kuruldu ve düzenli olarak şampiyonalar ve ligler düzenlenmeye başlandı.

1990’ların başından itibaren Tavla dijital çağa girdi: bilgisayara karşı oynamaya ve oyun analizine yönelik yazılımlar geliştirildi ve internetin gelişmesiyle birlikte dünyanın dört bir yanından rakiplerle çevrimiçi oynama imkânı doğdu. Böylece antik çağlarda ortaya çıkan bu oyun, yeni dönemlere ve teknolojilere uyum sağlayarak entelektüel çekiciliğini kaybetmeden varlığını sürdürdü.

Tavla hakkında ilginç bilgiler

  • Kraliyet oyunları ve diplomatik hediyeler. Tavla, uzun zamandır soyluların oyunu olarak görülüyordu ve sıklıkla diplomatik hediyelerin bir parçasıydı. 1740’larda Osmanlı Sultanı I. Mahmud (محمود), Fransa Kralı XV. Louis’ye (Louis XV) sedef kakmalı ahşaptan yapılmış lüks bir Tavla takımı hediye etti — zarafet ve zekânın bir simgesi olarak. Altın, fildişi veya kaplumbağa kabuğuyla süslenmiş bu tür oyun tahtaları, yüksek statünün bir göstergesi olarak kraliyet koleksiyonlarında saklanıyordu. 18. yüzyıldan kalma bu tür setler, özellikle ünlü tarihi şahsiyetlere ait olanlar, bugün müzayedelerde on binlerce dolara alıcı buluyor.
  • Yasaklar ve oyuncuların zekâsı. Uzun tarihi boyunca Tavla, kumar ile ilişkilendirildiği için birçok kez yasaklandı. 1254 yılında Fransa Kralı IX. Louis, oyunu sarayda yasakladı; 1526 yılında İngiltere’de Kardinal Thomas Wolsey (Thomas Wolsey), Tavla’yı «şeytanın icadı» olarak nitelendirdi ve tüm oyun tahtalarının yakılmasını emretti. Ancak zeki zanaatkârlar bir çözüm buldu: 16. yüzyılda İngiltere’de kitap biçiminde katlanabilir Tavla tahtaları üretilmeye başlandı. Dışarıdan bir kitap gibi görünen bu kutuların içinde oyun alanı, taşlar ve zarlar bulunuyordu. Bu sayede soylular, yasaklı oyunu gizlice oynayabiliyorlardı — «kitabı» açarak oyun oynayıp tehlike anında hızla kapatıyorlardı. Günümüzde bu tür Tavla setleri, nadir antika eserler olarak büyük değer taşıyor.
  • Tavla sanatta ve popüler kültürde. Popülerliği sayesinde Tavla, sanat ve edebiyatta birçok kez yer aldı. Örneğin, Hollandalı ressam Jan Steen (1626–1679), «The Game of Tric-Trac» adlı tablosunda köylülerin Tavla oynadığı bir sahneyi resmetti ve anın dramatik gerilimini yansıttı. Hermitage Müzesi’nde Steen’in bir diğer tablosu bulunur; bu tabloda bir oyuncu, muhtemelen kaybettiği için, tahtayı devirir. Daha sonra Tavla, sinemada da görüldü: James Bond filmi «Octopussy»de (1983) kahraman zarlarla Tavla oynar — bu da risk ve psikolojik düellonun atmosferini vurgular. Doğu edebiyatı ve şiirinde ise Tavla genellikle kaderin değişkenliği ve rastlantıların bilgece kabulünü simgeler.
  • Rekorlar ve başarılar. Günümüzde dünyanın en iyi oyuncularının yarıştığı uluslararası Tavla turnuvaları düzenlenmektedir. 1970’lerden bu yana her yıl Tavla Dünya Şampiyonası düzenlenmektedir — ilk olarak Las Vegas’ta, daha sonra Monte Carlo’da — ve dünyanın dört bir yanından profesyonelleri bir araya getirmektedir. Oyun süresiyle ilgili rekorlar da mevcuttur: 2018 yılında Azerbaycan’da Rustam Bilalov (Rustam Bilalov), 25 saat 41 dakika süren en uzun Tavla maratonuyla Guinness Dünya Rekoru kırdı. Bir diğer ilginç istatistik — bir Tavla oyununu tamamlamak için gereken minimum zar atış sayısı 16’dır; bu teorik senaryo matematikçiler tarafından hesaplanmıştır.

Yüzyıllar boyunca Tavla, birçok ulusun kültürel mirasının ayrılmaz bir parçası haline geldi. Antik Pers’te doğan bu oyun, yasaklara ve yeniden doğuşlara tanık olmuş, Doğu’yu ve Batı’yı fethetmiş ve günümüze kadar cazibesini korumuştur. Tavla’nın tarihi, rekabet ruhu ile düşüncenin iç içe geçtiği insan eğlencesinin tarihidir — saray bilginlerinden Orta Çağ meyhanelerine ve 20. yüzyılın zarif salonlarına kadar. Bugün Tavla, farklı kuşaklardan ve kültürlerden insanları bir araya getirmeye devam ediyor; nadir bulunan bir şans ve hesaplama kombinasyonu sunuyor. Bu oyunun geçtiği yolu anlamak, onun özel değerini ortaya koyar — hem kültürel bir olgu hem de zihinsel bir egzersiz olarak.

Tavla’nın zengin tarihini öğrendikten sonra, insan ister istemez yeteneklerini tahtada denemek ister. Bir sonraki bölümde, bu efsanevi oyunun kurallarını — kısa Tavla (modern versiyon) ve uzun doğu Tavla’sını — inceleyecek ve pratik tavsiyeler paylaşacağız. Tavla’nın sunduğu bilgelik ve heyecanın atmosferine dalın ve mantıksal mücadeleler ile kadim geleneklerin dünyasını keşfedin.

Nasıl oynanır, kurallar ve ipuçları

Tavla — iki oyuncu için özel bir tahta üzerinde 30 pul — 15 beyaz ve 15 siyah — ve iki zar kullanılarak oynanan bir masa oyunudur. Tahta, ortadaki bir bölmeyle ikiye ayrılmış 24 noktadan (dar üçgenlerden) oluşur. Her oyuncu zar atışlarına göre pullarını hareket ettirir, amacı pullarını tahtanın etrafında dolaştırıp rakibinden önce dışarı çıkarmaktır. Bir Tavla oyunu genellikle 5 ila 30 dakika sürer — zarların gelme şekline ve oyuncuların beceri düzeyine bağlıdır; yalnızca iki oyuncu ve standart bir oyun seti yeterlidir.

Mekanik açıdan Tavla, şans unsuru içeren rekabetçi bir yarıştır. Her oyuncu iki zar atar ve pullarını tahtada hareket ettirir, hangi pulu kaç nokta ilerleteceğine karar verir. Her atış yeni bir durum yaratır ve başarı hem şansa hem de beceriye bağlıdır — çıkan kombinasyonları en iyi şekilde değerlendirme yeteneğine. Oyun, risk ile güvenlik arasında sürekli bir denge gerektirmesiyle ilgi çekicidir: Oyuncu temkinli oynayabilir, kolayca vurulabilecek yalnız pullardan kaçınabilir veya cesur davranarak şansa güvenip rakibine tuzaklar kurabilir.

Tavla, mantıksal ve kombinasyonel düşünmeyi, hamleleri önceden hesaplama ve belirsizlik koşullarında karar verme becerisini geliştirdiği için değerlidir. Ayrıca, oyunun estetik bir yönü de vardır: güzel ahşap ya da kakmalı tahtalar, zar sesleri, atış ritüelleri — tüm bunlar oyunu keyifli hale getirir. Bu yüzden Tavla yüzyıllardır dostça sohbetlerin ve zihinsel dinlenmenin vazgeçilmez bir oyunudur.

Tavla kuralları: nasıl oynanır

Başlamadan önce oyunun temel öğelerine bakalım. Tavla tahtası 24 noktadan (üçgenlerden) oluşur — her iki tarafta 12’şer tane. Noktalar altışarlı dört bölgeye ayrılır: iki «ev» bölgesi (her oyuncuya bir tane) ve iki dış bölge. Tahtanın ortasında, kısa Tavla’da «vurulan» pulların konulduğu bar denilen bir bölme bulunur. Her oyuncunun 15 kendi renginde pulu vardır ve hareketler, 1’den 6’ya kadar numaralandırılmış iki zarın atılmasıyla belirlenir. Aşağıda oyunun iki ana varyantının kuralları verilmiştir — kısa Tavla (modern backgammon) ve uzun Tavla.

Kısa Tavla

  • Başlangıç düzeni. Kısa Tavla’da her oyuncunun pulları belirli bir düzene göre dizilir: 2 pul 24. noktaya (rakibin «evi»ne en uzak nokta), 5 pul 13. noktaya, 3 pul 8. noktaya ve 5 pul 6. noktaya yerleştirilir. Böylece pullar ev ve dış bölge arasında dağılmış olur. Oyuncular karşılıklı oturur, her biri kendi ev bölgesini önünde görür (1–6 noktaları beyazlar, aynısı ters olarak siyahlar için). Hamleler zıt yönlerde yapılır: beyazlar saat yönünün tersine, siyahlar — saat yönünde ilerler. Amaç, tüm pulları tahtanın etrafında dolaştırıp rakipten önce dışarı çıkarmaktır.
  • Oyun sırası. Oyunun başında her oyuncu bir zar atar. Daha yüksek sayı atan oyuncu oyuna başlar ve ilk hamlede her iki değeri de kullanır. Eğer her iki oyuncu da aynı sayıyı atarsa, farklı sonuçlar elde edilene kadar tekrar atış yapılır. Daha sonra her oyuncu sırası geldiğinde iki zar atar ve pullarını çıkan değerlere göre hareket ettirir.
  • Pulların hareketi. Zarların üzerindeki sayılar, bir veya iki pulun kaç nokta ilerleyebileceğini gösterir. Her sayı ayrı bir hamle olarak kullanılır. Örneğin, 5 ve 3 geldiğinde bir pulu 5 nokta, diğerini 3 nokta hareket ettirebilir veya bir pulu toplam 8 nokta ilerletebilir, ancak aradaki nokta boş olmalıdır. Pullar yalnızca ileri yönde — kendi «ev»ine doğru, yani daha küçük numaralı noktalara doğru — hareket ettirilebilir. Bir pulu, rakibin iki veya daha fazla pulu bulunan bir noktaya koymak yasaktır. Eğer noktada yalnızca bir rakip pulu varsa (blot), o pul «vurulabilir» — rakibin pulu tahtadan alınır ve bar’a yerleştirilir, oradan oyuna geri dönmesi gerekir.
  • Çifte zar. Zarlar aynı sayıyı gösterirse (örneğin 6–6 veya 3–3), oyuncu her sayıyı iki kez oynayabilir, yani iki hamle yerine dört hamle yapar. Örneğin, 6–6 geldiğinde bir veya birkaç pulu 6 nokta dört kez hareket ettirebilir. Bu sonuç şanslı kabul edilir, çünkü pulların hızlı ilerlemesini sağlar ve durumu oyuncu lehine çevirebilir.
  • Zorunlu hamleler. Oyuncu, kurallar izin veriyorsa, zarların her iki değerini (veya çifte durumda dört hamleyi) kullanmak zorundadır. Yalnızca bir hamle mümkünse, daha büyük sayı kullanılmalıdır. Hiçbir hamle mümkün değilse (örneğin, tüm yollar rakibin pullarıyla kapalıysa), sıra geçilir. Bu durum, tüm pullar bar’dayken ve giriş noktaları rakibin iki veya daha fazla pulu tarafından işgal edilmişse meydana gelebilir.
  • Vurma ve bar. Kısa Tavla’da rakibin pulları vurulabilir: eğer bir pul, üzerinde yalnızca bir rakip pulu bulunan bir noktaya gelirse, o pul vurulur ve bar’a — tahtanın ortasındaki bölmeye — konur. Vurulan pul geçici olarak oyundan çıkar. Oyuncu, başka hamle yapmadan önce bar’daki tüm pulları oyuna geri sokmalıdır. Geri dönüş, zar atışına göre yapılır: örneğin, 4 ve 6 geldiğinde, pul rakibin ev bölgesinde 4 veya 6 noktasına girebilir, eğer bu noktalar iki veya daha fazla pul tarafından işgal edilmemişse. Tüm olası noktalar doluysa, sıra geçilir. Tüm vurulan pullar geri döndükten sonra, kalan zar değerleri normal şekilde oynanır.

Uzun Tavla

  • Başlangıç dizilişi ve hareket yönü. Uzun Tavla’da (doğu varyantı) her oyuncunun 15 taşı tek bir noktadan — «baş» olarak adlandırılan yerden — başlar. Beyaz taşların başı siyahların ev tahtasının en sağdaki uzak noktasında, siyahların başı ise simetrik olarak beyazların ev tahtasının sağ köşesinde bulunur. Başka bir deyişle, iki baş, tahtanın aynı diyagonalinin zıt köşelerindedir. Oyuncular taşlarını aynı yönde — beyazların bakış açısından saat yönünün tersine — hareket ettirirler. Kısa Tavla’dan farklı olarak, beyaz ve siyah taşların yolları doğrudan karşılaşmaz: sanki birbirlerini tahtada kovalarlar. Beyaz taşlar kendi başlarından başlayarak siyahların ev bölgesinden, ardından siyahların dış bölgesinden, sonra beyazların dış bölgesinden geçip kendi evlerine girerler; siyah taşlar da aynı şekilde — beyazların ev bölgesindeki baştan kendi evlerine doğru ilerlerler.
  • Oyun sırası. Uzun Tavla’da ilk hamlenin sırası Kısa Tavla’dakiyle aynıdır: Her oyuncu bir zar atar ve daha yüksek sayıyı atan, her iki zarın toplamını kullanarak oyuna başlar. Eğer her iki oyuncu da aynı sayıyı atarsa, zarlar farklı sonuç alınana kadar yeniden atılır. İlk oyuncu belirlendikten sonra oyuncular sırayla oynar: Her tur iki zar atışıyla başlar. Gelen sayılar, taşların kaç nokta ilerleyebileceğini belirler. Oyuncu, kurallar elveriyorsa, her iki sayıyı da kullanmak zorundadır; eğer çift (aynı sayı) gelirse, her sayı iki kez kullanılır ve bu dört hamle anlamına gelir. Oyuncu, zarların gösterdiği tüm olası hamleleri yapabildiği sürece tur devam eder.
  • Hareket ve zar kuralları. Taşların hareketi aynı temel prensiplere dayanır: Taş, baştan çıkar ve zarın gösterdiği kadar nokta ilerler, ancak hedef nokta rakibin taşı tarafından işgal edilmemiş olmalıdır. Uzun Tavla’da bir taşı rakibin taşının bulunduğu noktaya koymak yasaktır — kırma (rakip taşı dışarı atma) yoktur ve o nokta, ilk taşı yerleştiren oyuncuya aittir. Bu nedenle, bu varyantta «bar» veya kırılmış taşlar bulunmaz. Diğer zar kuralları Kısa Tavla ile aynıdır: Her zar sayısı ayrı bir hamle sağlar (veya aradaki noktalar boşsa birleştirilebilir); çift geldiğinde oyuncu aynı sayı ile dört hamle yapar. Oyuncular, kurallar izin verdiği sürece her zaman hamle yapmak zorundadır. Önemli bir kural: bir turda baştan yalnızca bir taş çıkarılabilir. İstisna ilk hamlede geçerlidir: Eğer 6–6, 4–4 veya 3–3 gelirse, klasik kurallara göre iki taş birden çıkarılabilir («iki taş çıkışı»). Diğer durumlarda, baştan sadece bir taş çıkarılabilir. Bu kural, açılışın daha stratejik olmasını sağlar: Tüm taşları bir anda dağıtmak mümkün değildir ve ilerleme planlama gerektirir.
  • Bloklar ve kısıtlamalar. Uzun Tavla’da rakip taşları kırmak mümkün olmasa da, onları bloklamak önemli bir stratejik unsurdur. Aynı noktada iki veya daha fazla taş bulunması, o noktayı rakip için kapatır. Oyuncular rakibin ilerleyişini yavaşlatmak için «prime» olarak adlandırılan ardışık kapalı noktalar dizileri oluştururlar. Örneğin, 4–5 ardışık nokta kapatmak rakibi ciddi şekilde durdurabilir. Ancak Uzun Tavla kuralları «tam kapanma»yı yasaklar: Tüm rakip taşlarının arkasında altı kapalı nokta oluşturmak yasaktır. En az bir taşın geçiş olasılığı bulunmalıdır. Eğer altı noktalı blok tüm rakip taşlarını tamamen engelliyorsa, bu hamle geçersiz sayılır. Pratikte altılı blok yalnızca rakibin en az bir taşının onu geçmiş olması durumunda geçerlidir. Bunun dışında, blok oluşturmak oyunun kilit taktiğidir: Kırma olmadığı için zafer, doğru manevra ve akıllı engel kurma sayesinde kazanılır.
  • Taşların toplanması. Tüm 15 taş kendi turunu tamamlayıp ev bölgenize (son altı nokta) girdiğinde, Kısa Tavla’daki gibi onları tahtadan toplamaya başlarsınız. Toplama kuralları aynıdır: Atılan sayı, taşın bulunduğu noktadan çıkarılmasını sağlar; eğer o noktada taş yoksa, hamle ev bölgesi içinde yapılır veya daha uzaktaki bir taş çıkarılır. Uzun Tavla’da kırma olmadığı için toplama süreci daha basittir: Her oyuncunun amacı, tüm taşlarını olabildiğince hızlı şekilde toplamaktır.
  • Puanlama ve galibiyet. Uzun Tavla genellikle her oyun için bir puan üzerinden oynanır. Taşlarını ilk toplayan oyuncu kazanır. Eğer kazanan tüm taşlarını toplarken rakibin en az bir taşı kalmışsa, bu normal bir galibiyettir — bir puan. Rakibin hiç taşı kalmamışsa, bu çift galibiyet sayılır. Resmî oyunlarda, oyun önceden belirlenen puana kadar sürer. Çiftleme küpü Uzun Tavla’da nadiren kullanılır, genellikle sadece antrenman veya kumar oyunlarında görülür.

Yeni başlayanlara genellikle Kısa Tavla ile başlamaları tavsiye edilir, çünkü taş kırma olasılığı oyunu daha dinamik ve heyecan verici hale getirir. Uzun Tavla ise stratejik saflığıyla takdir edilir: Başarı neredeyse tamamen taktiğe bağlıdır, şans unsuru yalnızca zar atışlarında ortaya çıkar, bu nedenle tesadüfi kaybetme riski en aza iner. Her iki varyantı da öğrendiğinizde, bu büyüleyici oyunun tüm inceliklerini daha iyi anlayacaksınız.

Tavla’ya yeni başlayanlar için ipuçları

Tavla — deneyimle ustalaşılan bir oyundur. İlerlemeyi hızlandırmak için temel taktik yaklaşımları anlamak ve sık yapılan hatalardan kaçınmak önemlidir. Aşağıdaki ipuçları üç gruba ayrılmıştır: genel taktik yaklaşımlar, acemilerin hataları ve ileri seviye strateji fikirleri. Bu öneriler, kurallara göre uyarlamalarla hem Kısa hem Uzun Tavla’da geçerlidir.

Taktik yaklaşımlar

  • «Ev» ve ankrajlar oluşturun. Ev bölgenizdeki noktaları mümkün olduğunca erken kapmaya çalışın — özellikle «altın nokta» olarak adlandırılan beşinci noktayı. Ev bölgesinde dolu noktalar, rakibin kırılmış taşlarının geri dönmesini zorlaştırır ve kendi taşlarınızın toplanmasını kolaylaştırır. Ayrıca, rakibin bölgesinde iki taşla bir ankraj oluşturmak da faydalıdır. Ankraj (özellikle rakibin 20. veya 21. noktasında) bir üs işlevi görür: Rakibin ilerleyişini yavaşlatır ve taşlarınıza sığınak sağlar. Uzun Tavla’da erken aşamada taşları ilerletmek ve önde birkaç nokta kapmak önemlidir, böylece başta sıkışmazsınız.
  • Taşları gereksiz yere tek bırakmayın. Tek taşlar (blotlar) savunmasızdır: Kısa Tavla’da kırılabilirler, Uzun Tavla’da ise bloklanabilirler. Taşları çiftler halinde hareket ettirerek birbirlerini korumalarını sağlayın. Hamle yapmadan önce düşünün: Herhangi bir taş açık bir noktada yalnız kalacak mı? Eğer öyleyse — riskin buna değip değmeyeceğine veya güvenli oynamanın daha iyi olup olmayacağına karar verin. Ancak aşırı dikkatli olmak da zararlıdır: Bazen önemli bir noktayı ele geçirmek veya rakibi yavaşlatmak için bir blotu riske atmak faydalıdır. Güvenlik ile cesaret arasında denge kurun.
  • Blok (prime) oluşturmaya odaklanın. Ardışık birkaç taş, rakip için ciddi bir engel oluşturur. Mükemmel blok altı kapalı noktadan oluşur, ancak dört veya beş nokta bile büyük bir avantaj sağlar. Rakibin taşlarını yavaşlatmak için dış bölgenizde veya taş toplama sürecini kolaylaştırmak için ev bölgenizde bloklar inşa etmeye çalışın. Uzun Tavla’da tüm rakip taşlarını tamamen engellemek yasaktır: En az bir taşın geçebilmesi gerekir. Kısa Tavla’da bu teknik olarak mümkündür, ancak pratikte zordur. Her durumda, ilke aynıdır: Ekstra bir taşı kırmaya çalışmaktansa bir noktayı sağlam kapatmak daha iyidir, özellikle rakibin bar’da taşları varsa.
  • Taş dağılımına dikkat edin. Aynı noktada çok fazla taş biriktirmekten kaçının — bu, «kule» olarak adlandırılır. Örneğin, bir noktada beş taş genellikle gereksizdir: Bu taşlar, diğer pozisyonları kontrol etmek için daha iyi kullanılabilir. Öte yandan, çok fazla tek taş (blot) bırakmayın, aksi takdirde riske girerler. Esnek oynayın: Taşlarınızı öyle dağıtın ki her zar atışı faydalı bir hamle ve avantajlı bir konum sunsun.
  • Oyunun aşamasını dikkate alın. Başlangıçta taşları baştan çıkarmak ve önemli noktaları kapmak önemlidir; orta aşamada konumunuzu güçlendirin ve yarış mı yoksa savunma mı oynayacağınıza karar verin; son aşamada ise duruma göre dikkatli veya riskli oynayın — öndeyseniz taşları dikkatlice toplayın, gerideyseniz rakibin hamlelerini zorlaştırmaya çalışın.

Yeni başlayanların hataları

  • Plansız oynamak. Yeni başlayanlar genellikle «duruma göre» oynar, genel bir stratejileri yoktur. Örneğin, rakibin taşını vurma fırsatı gördüklerinde, kendi taşlarının konumunu düşünmeden bunu hemen yaparlar. Ya da tüm taşlarını arkayı korumadan öne sürerler. Her zar atışından sonra durumu değerlendirin: size daha fazla kazanç sağlayacak olan nedir — saldırı mı yoksa konumu güçlendirmek mi? Bazen tek bir vuruş uğruna risk almak yerine evinizi güçlendirmek veya geride kalan taşları ilerletmek daha iyidir.
  • Fazla pasif oynamak («evde oynamak»). Diğer uç nokta — aşırı temkinli oyundur. Yeni başlayanlar genellikle açıkta taş bırakmaktan korkar ve bu nedenle işe yaramaz hamlelerle turlarını boşa harcarlar. Örneğin, ilerlemek yerine taşlarını sürekli evin içinde hareket ettirirler. Bu, temponun düşmesine ve inisiyatifin kaybedilmesine yol açar. Özellikle oyunun başında biraz risk almaktan çekinmeyin; vurulan bir taş bile oyuna geri dönebilir. Tavla'da tempo çok önemlidir — küçük bir riskle ileri gitmek, durup rakibin tüm kilit noktaları ele geçirmesine izin vermekten iyidir.
  • Puan ve katlama kuralını ihmal etmek (kısa Tavla için). Puanla oynanan maçlarda yeni başlayanlar genellikle katlama stratejisini unutur. Katlama zarını nasıl kullanacağını veya katlamayı nasıl kabul edeceğini bilmemek, kaçırılmış fırsatlara yol açan bir hatadır. Unutmayın: önde gidiyorsanız cesurca katlama teklif edin — aksi takdirde iki puan alabileceğiniz yerde sadece bir puanla yetinirsiniz. Tersine, açık farkla gerideyseniz — katlamayı pas geçmek, sonraki oyun için puanları korumanızı sağlar.
  • Olasılıkları yanlış hesaplamak. Tavla’da birçok şey belirli sayıların gelme olasılığına bağlıdır. Yaygın bir hata — açıkta kalan taşın riskini hesaplamamaktır. Örneğin, yeni başlayan biri, rakibinden altı nokta uzakta açık bir taş bırakabilir ve «nasıl olsa isabet ettiremez» diye düşünür. Oysa vurulma olasılığı oldukça yüksektir — yaklaşık %17. Ya da tam tersi, rakibin kazanması için gereken nadir bir çift zar atışından gereksiz yere korkarlar, oysa bunun olasılığı da yaklaşık %17’dir. Tavla’daki temel olasılıkları yavaş yavaş öğrenin — hangi zarların daha olası olduğunu ve belirli bir hamlenin başarı şansını. Bu, karar vermenize yardımcı olur: bazen taş açıkta kalabilir, eğer vurulma olasılığı yalnızca %8’se ve hamlenin getirisi yüksekse.
  • Yarışa erken geçmek. Kısa Tavla’da iki ana oyun tarzı vardır — temas oyunu (rakibi vurma ve engelleme denemeleriyle) ve yarış (iki oyuncunun da risk almadan taşlarını eve getirmeye çalıştığı). Yaygın bir hata — rakibin hâlâ güçlü bir konumu varken yarış oyununa çok erken geçmektir. Örneğin, yeni başlayan biri tüm taşlarıyla kaçmaya çalışabilir, oysa rakip önüne bloklar kurmuştur — sonuçta yakalanır ve vurulur. Ya da tam tersi, önde olduğu hâlde çok uzun süre mücadelede kalır (mesafe avantajı varken). Burada pip sayısını hesaplamak faydalıdır — her taşın bitiş çizgisine ulaşması için kat etmesi gereken toplam nokta sayısı. Kimin yolu daha kısa, bunu hesaplamayı öğrenin. Pip açısından öndeyseniz — temastan kaçının ve taşları eve taşıyın. Çok gerideyseniz — rakibin işini zorlaştırın; şanslı bir vuruş olmadan kazanamazsınız.

İleri düzey stratejiler

  • Risk yönetimi ve hamle planlaması. Deneyimli oyuncular hamlelerinin sonuçlarını hesaplar, rakibin olası zar atışlarını değerlendirir ve bunlardan sonra konumun nasıl değişeceğini öngörür. Hangi taşların açıkta kaldığını, hangi noktaların boş olduğunu ve rakibin hangi hamleleri kullanabileceğini hesaba katarlar. Satranç oyuncusu gibi düşünürler: sadece kendi sonraki hamlelerini değil, rakibin olası karşı hamlelerini de düşünürler.
  • «Güvenli mi cesur mu» ilkesi. Her pozisyonda agresif bir hamle ve temkinli bir hamle vardır. Agresif hamle bir taşı açıkta bırakabilir, rakibin taşını vurmaya çalışabilir veya durumu keskinleştirebilir; temkinli hamle ise evi güçlendirir, noktaları kapatır ve riski azaltır. Ustalık, hangi durumda hangi tarzın uygulanacağını bilmektir: gerideyken daha cesur oynayın, oyunun gidişatını çevirmeye çalışın; öndeyken — sağlam oynayın, rakibe fırsat vermeyin. Tahta düzeni her zaman önemlidir: bazen önde olan oyuncu bile zaferi hızlandırmak için risk almalıdır, geride olan ise rakibin hata yapmasını beklemelidir.
  • Maç skorunu yönetmek. Maç oyunlarında (örneğin 5 veya 7 puana kadar) taktik, mevcut skora göre değişir — buna maç stratejisi denir. Örneğin, kazanmak için yalnızca 1 puana ihtiyacınız varken, rakibinizin 3 puanı varsa, katlama teklifinde daha dikkatli olmalısınız, çünkü kaybetmek kritik değildir; bu durumlarda Crawford kuralı geçerlidir, belirli bir oyunda katlamayı sınırlar. Maç stratejisinin temel ilkelerini bilmek turnuvalar için faydalıdır, ancak ayrıntılı öğrenme temel tavsiyelerin ötesine geçer.
  • Teknik son oyunlar ve taş çıkarma. Taş çıkarma sırasında deneyimli oyuncular birçok ayrıntıyı dikkate alır. Örneğin «%25 kuralı»: kaybediyor olsanız bile, rakibin hatasıyla kazanma şansınız yaklaşık dörtte bir ise oyuna devam etmeye değer. Ayrıca, rakip hâlâ engelleyebiliyorsa taşları evin uzak noktalarında mümkün olduğunca uzun süre tutmak önemlidir, bu da beklenmedik bir backgammon kazanma olasılığını artırır. Uzun Tavla’da en önemli şey — taşları kafada çok uzun süre tutmamaktır, aksi hâlde rakip blok kurar ve kazanma şansınızı ciddi şekilde azaltır.

En önemli tavsiye — oynayın ve analiz edin. Her oyundan sonra hamlelerinizi gözden geçirmek faydalıdır: nerede hata yaptınız, hangi hamle daha etkili olurdu. Pratik yapmak ve rakibin oyununu dikkatle gözlemlemek becerilerinizi yavaş yavaş geliştirir. Tavla — birkaç dakikada öğrenilebilen ama ömür boyu ustalaşılabilen bir oyundur, her ilerlemeden keyif alarak.

Tavla — şans ve stratejiyi, sadelik ve derinliği birleştiren büyüleyici bir oyundur. Kuralları öğrendiğinizde ve ilk taktikleri benimsediğinizde, zamana meydan okuyan entelektüel bir eğlence dünyasını keşfedeceksiniz. Başlangıçta şans yanınızda olmasa da — her oyun size bir şey öğretir: sabır, hesaplama, kaybetmeyi kabullenme ve kazanmaktan duyulan sevinç. Bu oyun özeldir çünkü her zaman gelişme alanı vardır: ev oyuncusundan turnuva ustasına kadar.

Tahta başında kendinizi denediğinizde Tavla’nın ne kadar çekici olduğunu hissedeceksiniz: rövanş yapmak, yeni bir taktiği denemek veya gördüğünüz bir stratejiyi test etmek isteyeceksiniz. Ve en önemlisi — oyun insanları bir araya getirir. Bir fincan çay eşliğinde oynanan bir Tavla partisi, farklı kuşaklardan ve kültürlerden insanları yakınlaştırabilir, çünkü zarların ve taşların dili sözsüz anlaşılır. Zihinsel rekabet, dostça şakalar ve başarılı atışların heyecanı — tüm bunlar Tavla oyununun benzersiz atmosferini oluşturur.

Bu kuralların ve tavsiyelerin size Tavla’yı kendinize güvenerek oynamada ve becerilerinizi geliştirmenizde yardımcı olmasını umuyoruz. Az da olsa deneyim, stratejiyi daha iyi anlamanıza, hamleleri hesaplamanıza ve sürecin tadını çıkarmanıza yardımcı olacaktır. Öğrendiğiniz ilkeleri uygulamaya çalışın, rakibi gözlemleyin ve yavaş yavaş kendi tarzınızı geliştirin — böylece oyun hem ilginç hem de öğretici hale gelir. Kendinizi denemeye hazır mısınız? Hemen şimdi Tavla’yı çevrimiçi oynayın — ücretsiz ve kayıtsız!